Endüstri
devriminden başlayıp yakın tarihe kadar, iş dünyasında duygulara yer olmadı.
Her şeyin doğru gitmesi için gereken şeyler; mesai saatlerine uyum, bilanço
hesapları, yol gösterici olarak da aklın ve zekânın kullanılması vardı. Tamamen
rasyonalitenin hakim olmasının beraberinde, etkin yönetimi de olacağına inanılıyordu.
İş
dünyası ‘insanı merkeze almadan yapılacak her açıklamanın eksik olması’
gerçeğiyle, 20. yüzyılın sonunda tanıştı. Duygular artık organizasyonel yaşamın
içine yerleşiyordu ve somut problemlerin çözülmesi ne kadar kolay ise, duygusal
tabanlı soyut problemlerle başa çıkmak bir o kadar zordu. Zira alınabilinecek
en ‘akılcı’ kararda bile, insanların duygularının rolü yadsınamıyordu
Not to be reproduced - Rene Magritte |
Günümüzde
iş dünyası her zamankinden daha çabuk bir şekilde, yeniliklerle karşı karşıya geliyor.
Organizasyonlarda bu durum, dikey hiyerarşilerin yataylaşmasına, iç ve dış
müşteri odaklı yaklaşımlara, astlar ve üstler arasında ki iletişim ve
ilişkilerin daha da önem kazanmasına sebebiyet veriyor. Önümüzdeki dönemde
kendi duygularını tanıyabilen, diğerlerinin duygularına önem verip ve
anlayabilen, insan ilişkilerinde başarılı olabilen ve kızgınlık ve stresi
anlarını kontrol altına alabilen insan başarılı olacaktır.
‘’
Yöneticiler, eğer başarılı olacaklarsa, onlarda ‘fazladan bir keskinlik’
gerekir. Bu keskinlik, 21. yüzyılın en önemli rekabet avantajlarından biri
olarak tanımlanan, duygusal zekâ yetenek ve becerileri ile ortaya çıkmaktadır’’.
Duygusal zeka’yı (EQ) iş hayatına taşıyan, Daniel Goleman’a göre ‘‘ Kendini
harekete geçirebilme, aksiliklere rağmen yoluna devam edebilme, dürtüleri
kontrol ederek tatmini erteleyebilme, ruh halini düzenleyebilme, sıkıntıların
düşünmeyi engellemesine izin vermeme, kendini başkasının yerine koyabilme ve umut
besleme…’’ bu kavramın temel açıklamasıdır.
EQ’nun,
Zihinsel zekadan(IQ) önemli olmasının sebebi, yüksek IQ’lu insanların özel
yaşamlarını inanılmayacak kadar kötü yönetebiliyor olmasıdır. ‘’IQ’nun hayattaki başarıya katkısı en fazla
yüzde yirmidir; geri kalan yüzde sekseni belirleyen başka etkenler vardır.’’
Duygusal
Zekâ’nın 5 ana öğeye sahiptir.
‘’1. Özbilinç.
Kendini tanıma (bir duyguyu oluşurken fark edebilme) duygusal zekânın
temelidir. Duygularını tanıyan kişiler, hayatlarını daha iyi idare ederler;
kiminle evleneceğinden hangi işe gireceğine kadar kişisel karar gerektiren
konularda ne düşündüklerinden çok daha emindirler.
2. Duyguları idare edebilmek.
Duyguları uygun biçimde idare yeteneği, özbilinç temeli üstünde gelişir. Kendini
yatıştırma, yoğun kaygılardan, karamsarlıktan, alınganlıklardan kurtulma
yeteneğini ve bu temel duygusal beceride başarısız olmanın sonuçlarını ele alıyor.
3. Kendini harekete geçirmek. Duyguları
bir amaç doğrultusunda toparlayabilmek, dikkat edebilme, kendini harekete geçirebilme,
kendine hâkim olabilme ve yaratıcılık için gereklidir. Tıkanıp kalmamak (akış
haline girebilmek) her tür yüksek performansı mümkün kılar. Bu beceriye sahip
kişiler, yaptıkları her işte daha üretken ve etkili olabilmektedir.
4. Başkalarının
duygularını anlamak. Duygusal özbilinç temeli üzerinde gelişen
diğer bir yetenek olan empati, insanlarla ilişkide temel beceridir. Empatik
kişiler başkalarının neye ihtiyacı olduğunu, ne istediğini gösteren belli
belirsiz sosyal sinyallere karşı daha duyarlıdır.
5. İlişkileri yürütebilmek.
İlişki sanatı, büyük ölçüde, başkalarının duygularını idare etme becerisidir. Bu
beceriler popüler olmanın, liderliğin, kişiler arası etkililiğin altında yatan
unsurlardır. Bu becerilerini çok geliştirmiş kişiler, insanlarla sürtüşmesiz
bir etkileşim sürdürmeye dayalı her alanda başarılı olur ve parlak bir sosyal
yaşam sürdürürler. ‘’
Sonuç
olarak merkezi insan olan organizasyonlar, yöneticilerin, çalışanların ve müşterilerin
duygusal taleplerinin ve beklentilerinin sık sık karşılaştığı karmaşık bir
sahadır. Şirketlerin daha etkin ve verimli olması ile birlikte, çalışanlarında
mutlu olmasını sağlayacak şey, duygusal zekânın bireysel ve örgütsel başarıda
ki öneminin bilinmesidir.
Eren Akarvardar
KAYNAKÇA
Yorum Gönder